Tarih: Şubat 09, 2018
Yazar: Naim Kandemir – Mülkiye Haber
Türkiye ve halk saflığını kaybetmemiş henüz, yetmişlerin başları. Samsun’da ilk gençliğimize adım attığımız yıllar. Biz beş kişiydik, beş deli fişek; Onur, Ahmet Haşim, Şuayib, Cumhur ve ben. Dördümüz esnaf çocuğuyuz. Bir Onur’un anne ve babası öğretmen. Benim babam Adalet Partili, diğerlerininki CHP’li.
Samsun, şimdiki Samsun değil. Herkes tanır birbirini. Şehir bugünkü gibi üçüncü sayfa haberlerinin kıdemlisi de değil. Mahalleler salt idari birim olmaktan öte, yalnızlığın hissedilmediği yerler. Muhtarlar mahallelinin muhtarı. Hepimiz Samsunsporluyuz. Her Beşiktaş maçında Samsunlu taraftarlar Beşiktaş bayrağı sarılı tabutu sahada dolaştırıp öndeki imama dualar ettirseler de hep Beşiktaş yeniyor bizimkileri. Genel kanı: hakemler satılık!
Büyüdükçe yetmiyor bizim beşliye; kayık kiralayıp limanda gezmek, bisikletle şehirde turlamak, Konak Sineması’nda her hafta ecnebi filmlere gitmek… Radyo ajanslarında okunan sıkıyönetim bildirilerinden duyuyoruz; Kızıldere, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş’in isimlerini. Zeki çocuklarız, dahası zalimin karşısında susarsak, dilsiz şeytan olacağımızı ailelerimizden öğrenmişiz.
Beşlinin mensuplarının o yaşlarda bile kendine has özellikleri belirginleşmeye başlıyor yavaş yavaş. Onur’un saçları kıvırcık ve teni bizlere göre hatırı sayılır esmer. Haliyle çocuk aklımızla o bizim “zencimiz!” Aslında kızıyor da ne desin? Bizleri o da çok seviyor.
’74 Affıyla Türkiye gibi Samsun da şenleniyor. Kesmiyor artık okulumuzdan aldığımız takdirler. Derken, ortaokulu bitiriyoruz hep birlikte. Gideceğimiz lise belli: 19 Mayıs. O zamanlar Türkiye’nin nadide devlet liselerinden. Liseye yazılırken bir fire veriyoruz. Onur, Kuleli Askeri Lisesi’ni kazanıp gidiyor. Valla ne yalan söyleyeyim, hepimiz kızıyoruz ona, o zamanlar hiç hoş değil askeriye falan… Onur Kuleli’ye giderken, biz; lisenin paralelinde 1976’dan itibaren Karadeniz Dev-Genç’e gidiyoruz kendi ayaklarımızla, bilgimizi-görgümüzü artırmak için.
***
Sonraki yıllarda Onur’la ilişkimiz kopmuyor, arada bir buluyoruz birbirimizi. 1999 yılında Ankara’nın Selanik Caddesinde Kitapkurdu’nda gelip buluyor beni. GATA’dan tabip binbaşı iken atmışlar “solculuktan”. Yılmıyor, o hiç yılmaz, bırakmaz peşini, pes etmez; mahkemeyi kazanıp önce Van, sonra Kocaeli Üniversitesi’nde başlıyor hocalığa.
Onur’un mayası Samsun’da belliydi; önceki yıl Karaburun Bilim Kongresi’ndeyken Barış İmzacısı diye bu kez üniversiteden atıyor bu devlet onu.
Geçen hafta TTB Konsey üyeleri için Ankara Adliyesi’nde karşılaşınca, sarışırken “Vatandaşlıktan atılmadan seni bir göreyim dünya gözüyle,” diyorum, gülüyor. Hay dilimi…
***
Şimdi ben anlıyorum ki Onur, devletin çok zoruna gitmiş. Haksız da değil hani devlet! Sen saf Anadolu çocuğunu al Kuleli’nde okut, hekim subay yap; O, kalksın halklardan, devrimden yana olsun! Eminim devlet haram etmiştir emeklerini ona! Haram ne kelime, burnundan getirmek istiyordur… Burada durmak lazım. Bu iş olmaz da ondan. Niyesi şu: Onur’un mayası sağlam, bu bir, bir de gerçek askeri disiplinle yetişmiş, kofti askerleriniz gibi soru çalarak, kontenjandan almamış rütbelerini. İşiniz zor sayın devlet!
http://mulkiyehaber.net/onur-hamzaoglu/
Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmasından 160 Gün Sonra
Onur Hamzaoğlu
TAHLİYE OLDU !